Turhal Mutlu Sonlu Masöz Bayanlar

Turhal Mutlu Sonlu Masöz

Marianne, “Bak, şu sana yakışır işte” diyor. Kimi süre nasıl giyinmesi gerektiğine dair Lesje’ya ö ğü t verir. Lesje ise, bu ö ğü tleri tutamayacağını bildiğinden, pek kulak asmaz ona. Şişmanlamamak Turhal Mutlu Sonlu Masöz için ne yediğine dikkat etmek zorunda olan Marianne, Lesje’nın istese pek gö z alıcı olabileceğini sö ylü yor. “Bö yle koca koca adımlar atarak yü rü mesen, pekâlâ da gö z alıcı olabilirsin” diyor. Uzun etekli, erik rengi yünlü bir elbiseye bakıyorlar şimdi. Ateş pahası.

Lesje, “Hiç giyemeyeceğim bir kıyafet” diyor. Aslına bakarsak William bu elbiseyi giyebileceğim bir yere götürmez beni demek * istiyor. Marianne, bir sonraki  vitrine doğru yü rü yerek, “I˙şte sana kü çü k, siyah, Elizabeth Schoenhof vari bir kıyafet” diyor. Lesje, onun alay ettiğini sanarak ve içinde tuhaf bir sevinç duyarak, “Pekgoyiş değil mi?” diyor. Marianne, “A, hayır” diyor. “Biçilişine baksana. Elizabeth Schoenhof için asla goyiş deyişi kullanılamaz. Yüksek tabakadandır o.”

Turhal Mutlu Sonlu Masöz

Lesje, bozularak, ikisi içinde ne fark olduğunu soruyor. Marianne, “Yü ksek tabakadan demek, hiç kimseye aldırış etmemek demektir” diye açıklıyor. “O¨ rneğin,  şu  hiçbir  şeye  benzemeyen,  zevksiz,  ama  milyonlarca  hra  eden,  değerini  yalnızca birkaç kişinin bildiği halıya sahip olmak anlamına gelir. Anımsıyor musun, hani bir gü n Kraliçe bir tavuk kemiğini parmaklarıyla tuttuydu da bü tü n gazeteler bunu yazdıydı? Sonrasında da olay oldubittiye getirildiydi? İşte yüksek tabakadan olmak bu demektir.”

Lesje bö yle detayları hiçbir zaman bilemeyeceğini dü şü nü yor. William’la şarapları geliyor aklına. Şarabın alkol derecesi, kalitesi, kokusu. Lesje’ya kalsa, bü tü n şaraplar birdir ve hepsi şarap keyfindadır. Bir ihtimal Nate Shoenhof da yü ksek tabakadandır? Lesje nedense onun bö yle olmadığını dü şü nü yor. Nate çok bocalıyor, fazla konuşuyor, uygunsuz zamanlarda odaya gö z gezdiriyor.

Büyük olasılıkla, yüksek tabakanın ne demek bulunduğunu bile bilmiyordur o. Belki Elizabeth de bilmiyordur. Bir ihtimal bu da yü ksek tabakadan olmanın bir parçasıdır? Bilmek zorunda değilsinizdir belki. Lesje, “Peki, ya Chris?” diye soruyor. Kuşku yok, Chris Marianne’in tanımlamasına hiç uymuyor. Marianne, “Chris mi?” diyor. “Chris özel arabanın şoförüydü, o denli.”